Neden Çalıyoruz ve Suçlu Hissetmiyoruz?
https://www.enpedi.com/2016/05/neden-calyoruz-ve-suclu-hissetmiyoruz.html
Güncelleme... Desteklerini gösteren, üşenmeyip sayfalarca yazan, tavsiyelerde bulunan tüm arkadaşlara teşekkürler. Tüm yorumlara teker teker cevap vermek yerine buradan cevaplamak istiyorum.
Yorumlarda ağırlıklı olarak reklam meselesi ele alınmış. Bu yüzden 1-2 noktayı açıklığa kavuşturmak istiyorum;
- Derdim kesinlikle sitenin az para kazanıyor olması değil, siteye az link veriliyor olması. Bu arama sonuçlarını etkiliyor, arama sonuçları etkilenince ziyaretçi sayısı gerektiği kadar yükselmiyor, ziyaretçi sayısı belli bir seviyede kalınca sosyal medyada takip edilebilirlik azalıyor, bunlar bir kısır döngü oluşturuyor ve sitenin ağırlığı belli bir seviyenin üzerine çıkamıyor. Bu sorunlar çözülünce zaten reklam gelirleri sitenin masraflarını karşılayabilecek. Zaten daha fazlasını da istemiyorum. Enpedi gibi binlerce orijinal içerik içeren bir siteye sadece 110 sitenin link vermesi kabul edilebilir bir durum değil.
- Bazı arkadaşlar "Madem olmuyor sen de diğer siteler gibi davran" demişler. Şöyle söyleyeyim; Onlar gibi şerefsizce davranacağıma kapatır giderim daha iyi. Hiç olmazsa kendime küfür ettirmemiş olurum. Enpedi, hiçbir zaman zamanında eleştirdiklerinden olan, düzene uyum sağlayan omurgasız bir site olmayacak. Amaçlar ve Prensipleri görüntü olsun diye koymadım oraya.
- Şimdilik küsüp gitmek gibi bir niyetim yok. Sadece dikkatinizi çekmek istedim. İngilizce yayın yapmamın tabii ki bana maddi anlamda getirisi çok fazla olur ama zaten İngilizce yayın yapan ve işlerini iyi yapan bir çok site var. Enpedi'nin başlangıç motivasyonu İngilizce bilmediği için bu kaynaklardan mahrum kalan kitleye aynı kalitede Türkçe kaynak sunabilmekti.
- Bağış sistemini uzun zamandır düşünüyorum ama halen kesin bir karar verebilmiş değilim. Olumlu yanları olduğu gibi olumsuz yanları da olabilir.
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuya bugün okuduğum bir araştırma vesile oldu. Avustralya, Melbourne merkezli bir üniversite olan Monash Üniversitesi'nin yaptığı bir araştırmaya göre Avusturalya halkının (16-75 yaş aralığındaki) üçte biri internetten illegal dizi, film, müzik indiriyor.
Araştırma ekibinin başında olan Robert Eres normalde yasalara son derece saygılı olan bu insanların konu soyut nesneler (Fikir, sanat, yazılım vs.) olunca neden birer hırsıza dönüştüğünü merak etmiş ve konuyu kendi alanı olan nörolojik açıdan incelemeye karar vermiş. Çok uzun uzun anlatacak bir şey yok özet geçeceğim ama merak eden yayınlanan akademik makaleye buradan ulaşabilir.
Özetle; Bir denek grubu oluşturmuşlar. Bu denek grubuna ilk aşamada somut bir şeyi (CD/DVD, Cüzdan, Kitap vs.) çaldıklarını hayal etmelerini istenmiş. Bu esnada da beyin aktiviteleri kayıt altına alınmış. Çıkan sonuç alttaki gibi. Beynin suçluluk duygusu ile ilgili olduğu bilinen lateral orbital frontal cortex bölümünde oldukça yoğun bir hareketlilik olmuş;
2. aşamada ise Internet üzerinden illegal bir içeriği indirdiklerini ya da bir fikri -kısaca maddi olmayan bir mülkiyeti- çaldıklarını hayal etmeleri istenmiş. Bu esnada yine beyin aktiviteleri kayıt altına alınmış. Sonuç; İnsanoğlu soyut şeyleri çalarken o kadar da suçluluk duymuyor!
Burada bir not düşmek istiyorum: Ben bilime sonsuz saygı duyan hayatını öğrenmeye daha bilgili olmaya adamış bir insanım ama bu deney ortaya sadece bir sonuç ortaya koymuş. Sebep konusunu ise ortada bırakmış. Bu da insanın biyolojisi sebebiyle böyle davrandığı gibi yanlış bir sonuca varmayı sağlayabilir. Bence bu sonucun ortaya tek şey var: İnsanlar yakalanma riskleri olmadığında, yakalanma riski olsa bile ceza (Adli veya sosyal) almayacaklarını hissettiklerinde çalmakta bir sorun görmüyorlar. Bu kadar basit!
Paylaşım hırsızlık mıdır?
Internet dünyasında çok uzun zamandır insanlar ikiye ayrılmış durumdalar: Paylaşımın hırsızlık olduğunu savunanlar ve paylaşımın sadece paylaşım olduğunu savunanlar. Paylaşımın sadece paylaşım olduğunu ve masum olduğunu savunanların argümanı üstteki resimde basitçe anlatılıyor. İlk başta basit, etkili ve mantıklı bir açıklama gibi görünse de hayat bu kadar basit değil. Bu konuda benim fikirlerim şöyle;
Öncelikle şunu belirteyim; Aşağıya ne yazarsam yazayım karşısına şu argümanla çıkılabilir; "Ben bir film/oyun/program/kitap vs. vs. satın aldığımda bunu arkadaşımla paylaşmam nasıl yanlış değilse Internet üzerinden paylaşım da bu şekilde yanlış olamaz." Bu kısmen doğru bir argüman bu cebimizde dursun.
- Yazılım (İşletim sistemi, program vs.) gibi kopya başına lisans satılan ürünlerin üstteki argüman ile savunulması mümkün değil. Bu ürünlerin doğası gereği tek bir nihai kopya üretmek için şirketler mesai ve kaynak harcarlar ardından ortaya çıkan ürünün kopyalarını satışa sunarlar. Bu ürünleri üreten şirketlerin haklarının otoriteler tarafından korunmaması (Ürünlerinin illegal paylaşılması) bu şirketlerin batmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla şimdi korsan olarak kullandığımız ürünü ileride parasını versek dahi alamayacağız çünkü kimse üretmeyecek.
- Film. Filmlerinde üstteki paragrafa benzer bir dağıtım süreci var. Ancak filmler 3 aşamada para kazanıyorlar;
- Sinemalarda bilet satışı (Asıl para kazanılan kısım bu. Burada korsanlıktan hiçbir zararları yok)
- Blu-Ray/DVD formatında satış (Sinemalara göre çok cüzi bir rakam gelir. Korsanlık burada kazancı etkiliyor)
- TV telif hakları (İlk 2 gelir kaynağına göre daha az gelir. Korsanlıktan etkilenme yine mevcut)
- Dizi. Dizilerin tamamen farklı bir dağıtım ve para kazanma süreci var. Açıkçası benim bu konuda fikrim net: Diziyi yapıyor ve yayınlıyorsunuz. Yani havaya salıyorsunuz. İsteyen alır kullanır. Zoruna giden tiyatro yapacak, salona kamera sokmayacak.
Peki, fikir hırsızlığı!
Şimdiye kadar hep söyledim: Bu siteyi para kazanmak için açmadım. Sizlere en iyi şekilde hizmet vermeye odaklandım. Bu yüzden;
- Sitede sadece Google reklamlarını yayınladım. Bu reklamlarında sizi kesinlikle rahatsız etmeyecek şekilde yerleşmesine azami özeni gösterdim.
- Başka sitelerin hit sayılarını arttırmak için 10-20 sayfaya böleceği uzunlukta olan yazıları dahi tek sayfada yayınladım.
- Kimsenin yazmadığı konularda onlarca özgün Türkçe'de ilk defa yazılmış makaleler yazdım.
- Yazdığım yazılara ilgi çeksin tıklama sayısı artsın diye sansasyonel başlıklar atmak yerine hep yazıyı olabildiğince iyi tanımlayan başlıklar atmaya özen gösterdim.
- Yazdığım yazılar tek kişiye dahi zarar vermesin diye defalarca, her şartta denedikten sonra yayınladım. Normalde günde 5-10 özensiz yazı yazabilecekken özenle yazılmış tek bir yazı yazmayı tercih ettim. Siz farkında değilsiniz ama yazıya koyacağım tek bir resim için bir günümü harcadığım oluyor. Bir tek cümlede hatalı bilgi vermemek için yüzlerce sayfa teknik dokümanı gözden geçirdiğim oluyor.
- Bütün buna rağmen yine de yazılarla ilgili bir sorun yaşadığınızda ya da yardıma ihtiyacınız olduğunda tüm sorularınıza cevap verdim.
Bunun karşılığında ne aldım?
Günde ortalama 50 000 sayfa gösterimi olan, binlerce özgün makalenin yer aldığı Enpedi'ye link veren site sayısı sadece 110! Yazıyla yüz on! Dolayısıyla Google Pagerank değeri 2 yani çok zayıf. Peki neden?
Çünkü çoğunuz burada okuduklarınızı, neredeyse burada okuduğunuzla aynı kelimelerle, cümlelerle başka platformlarda bunu doğuştan biliyormuşsunuz gibi yazıp caka satıyorsunuz. "Ben bunu burada okudum arkadaşlar" deyip link vermek yok. Peki, bir gün ben ve benim gibiler "Eee yeter be" derse nereden alıp caka satacaksınız?
Enpedi'deki herhangi bir yazıyı açıp bir kısmını Google'da arattığımda onlarca yerde yazdıklarımın kopyalanıp yapıştırılıp yayınlandığını görüyorum. Bunu hiç önemsemedim çünkü önüne geçmenin imkânı yok. Ancak işin kötü tarafı çalınan içerik yüksek hitli bir sitede/forumda kopyala yapıştır ile yayınlandığında Google aramalarında genelde o site daha üstte çıkıyor. Düşünebiliyor musunuz? Ben günlerce emek harcayıp eksiksiz bir yazı yazıyorum, biri çıkıp bunu çok ziyaretçisi olan bir forumda 4 tıklatma ile yayınlıyor ve Google aramalarında bu içerik benim yazımdan önce çıkıyor. Bunun, bunu yapana -3-5 ergenin vıcık vıcık beğenisini sağlaması dışında- hiçbir faydası yok. Zaten kendisini sömürmek için kurulmuş, arkasında genelde Türkiye'nin medya holdinglerinin para kazanmak için olduğu bir platforma yancılık ediyor.
Evet para için kurmadım bu siteyi. Ama ben de her insan gibi emeklerimin karşılığını almak istiyorum.
Nedir bu karşılık?
Enpedi'nin Türkiye'nin önde gelen saygın teknoloji sitelerinden biri olması. Bunun için ise siteyi kendi barındırma alanına taşımam, daha profesyonel ve kullanışlı bir tasarıma dönmem gerekiyor.
Ancak 7 senedir Blogger'dan ayrılamıyorum. Neden?
Çünkü bu seviyede sayfa gösterimi olan bir site kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar kazanmaktan aciz. Aylık geliri 100 doları bile bulmuyor çoğu zaman. Bu ise sunucu giderlerini dahi karşılamayacak. Peki neden?
Çünkü örneğin son bir haftada siteye giren her 5 kişinin 4'ü reklam önleyici yazılım kullanarak girmiş. Altta son bir haftanın rakamlarını görüyorsunuz;
Son bir haftada reklamların görüntülendiği sayfa gösterim sayısı |
Son bir haftanın normal sayfa gösterim sayısı |
Size reklam önleyici yazılım kullanmayın diyen yok aksine ben de kullanıyorum ama yararlandığım, reklamları edebiyle yayınlayan siteleri istisna olarak ayarlıyorum. Sadece oradan buradan reklamlar, açılır pencereler fırlayan siteler için kullanıyorum.
Yine bir yanlış anlaşılma olmasın diye tekrar etmekte fayda görüyorum. Enpedi'nin ve benim prensiplerimiz var. Bunları burada anlattım: Amaçlar, prensipler! Oradan bir alıntı yapayım;
Bir siteden yararlanan bir okuyucu "Bu site benim işimi gördü bende bir reklama tıklayarak karşılık vereyim!" diyebiliyor ya da site yöneticileri ziyaretçilerini bu yönde yönlendirebiliyor.
Bu ilk bakışta masum bir davranış gibi görünse de biz bunu reklam verenin parasını çalmak, hırsızlık olarak görüyoruz. Bizim haksız kazanca ihtiyacımız yok. Bu yüzden lütfen sitemizdeki reklamlara sadece ilginizi çekiyorsa tıklayın.
Sitemizden yararlanıp bunun karşılığını vermek istiyorsanız basitçe teşekkür edin yada daha fazla insanın yararlanabilmesi için tanıdıklarınıza önerin. Bu bizim için fazlasıyla yeterli.
Özetlersek...
"Şu bilgisayarı incelemeyecek misin?" diye sormayı biliyorsunuz ama ben o bilgisayarı üreticisinden incelemek için istediğimde reklam ajansı bakıyor isteyene; Kaç Facebook takipçisi var, kaç Twitter takipçisi var. Zahmete değer mi?
Böyle bir sayfanın 400 000 takipçisi varken, 3 000 takipçisi olan bir platformu doğal olarak -etki alanını az diye- tercih etmiyorlar.
Hiç mütevazı falan olmayacağım; Enpedi'nin faaliyet gösterdiği alanda içeriğine uzaktan yakından yaklaşan tek bir Türk sitesi dahi yok. Buna microsoft.com dahil. Buna rağmen site istediğim hızla büyümüyor. Ben yapılacak her şeyi (Orijinal içerik üretmek, okuyucuya karşı dürüst olmak, tatlı su kurnazlıkları ile hit arttırmaya çalışarak okuyucuyla dalga geçmemek vs. vs.) yapmama rağmen sonuç bu oluyorsa bunda herhalde suç benim değil. Suç sizlerin! Suç sizlerin bencilliğinin!
Bu bir veda değil ama böyle giderse bir vedanın başlangıcı olacak. Çünkü böyle giderse siteyi İngilizce yayın yapan bir platforma dönüştüreceğim. Hiç olmazsa başım ağrımaz yaptığım işin de maddi olarak karşılığını alırım. Sizlerde sağda solda bulduğunuz oradan buradan aparma, yazarının ne yazdığı konusunda hiçbir bilgisi olmadığı içeriğe geri dönersiniz...